Maçka Parkı Hepimizin

Açık Yeşil
-
Aa
+
a
a
a

Maçka Parkı Hepimizin inisiyatifinden Tolga Bektaş Açık Yeşil'de konuğumuzdu. Dolmabahçe Levazım Tüneli projesi kapsamında Maçka Parkı'nda ağaçlar sökülüyor. Tolga Bektaş'la  bu süreci ve Maçka Parkı'nı kurtarmak için neler yapılabileceğini konuştuk.

Açık Yeşil: 14 Şubat 2018
 

Açık Yeşil: 14 Şubat 2018

podcast servisi: iTunes / RSS

Ümit Şahin: 94.9 Açık Radyo’da Açık Yeşil başlıyor, ben Ümit Şahin

 

Ömer Madra: Ben de Ömer Madra.

 

ÜŞ: Destekçimiz Sinan Karatay’a teşekkür ediyoruz. Bugün de bir konuğumuz var, Tolga Bektaş, hoş geldiniz!

 

Tolga Bektaş: Hoş buldum.

 

ÖM: Merhaba, hoş geldiniz!

 

ÜŞ: Maçka Parkı Hepimizin inisiyatifinden Tolga Bektaş, son zamanlarda daha fazla haberlerini duymaya başladığımız tekrar Maçka parkının yok edilmesine doğru giden bir süreç var gibi görünüyor ve Maçka parka için bir nöbet başladı. Biraz en başından başlayarak bu meseleyi konuşalım istiyoruz, çünkü biz bir trafik düzenlemesi adı altında Maçka parkındaki ağaçlar sökülmeye başlandı ve bir kısmı kapatıldı diye haberler duyduk. Son durum nedir? Ondan sonra da biraz geçmişinden konuşuruz.

 

TB: Pazartesi itibariyle ağaçlar sökülmeye başlandı, iki tane modern teknoloji ağaç sökücümüz var, günlük ortalama 2-3 arasında bir hızla yaklaşık 2 ağaç sökülüyor, Sarıyer’e gidip o araçların gelmesi yaklaşık 2-2,5 saat alıyor.

 

ÜŞ: Nereye götürüyorlar?

 

TB: Sarıyer’de bir tabiat parkına götürülüyor. Takip ettik biz, kayıt altına aldık, doğru oraya götürülüyor. Eğer tutarsa dedikleri bir akıbeti olur ağaçların fakat sonuçta yalnızca ağaçların şeyi değil

 

ÜŞ: Kaç ağaçtan bahsediyoruz?

 

TB: 199 ağaçtan bahsediyorlar, park olarak tanımladıkları alanın haricinde Dolmabahçe stadının karşısında, gözünüzün önüne getirirseniz, Swiss otelin tepesiyle stadın arasında kalan bir yeşil alan vardı, yürüme yolu. Buradaki ağaçlarla başlandı ilk müdahale, burası parkın dışı esasında.

ÜŞ: Ben gitmedim son günlerde o tarafa o yüzden tam gözümde canlandırmak için soruyorum, belki dinleyicilerimiz için de iyi olur, bu parkın tam neresinden bahsediyoruz. Parkın aslında ortasından bir yol geçiyor şu anda, üstünden yaya köprüsüyle geçtiğimiz bir yol vardır, o yolun stad tarafı mı söz konusu olan?

 

TB: Yani proje dahilinde olacak, aşikar, fakat şu anda başladıkları şantiye alanı aşağıdan stattan geldiğinizi düşünün, alt kapıyı düşünün, o büyük kapı dahil olmak üzere aradaki Swiss otele çıkan yol dahil olmak üzere yol da kapatıldı.

 

ÜŞ: Parkın büyük kısmından bahsediyoruz? Çünkü bir yolla bölündüğü için daha küçük bir bölümü var, ben öyle canlandırıyorum gözümde, bir de büyük bölüm var, demek ki büyük bölüme girilmiş durumda öyle mi?

 

TB: Yani büyük bölümden kasıt parkın yukarı kalan kısmından bahsediyorsanız orası değil. Alt kapıdan girdiğiniz zaman takribi olarak sağ tarafınıza düşen ve dikine yukarı Swiss otelin hizasına kadar çıkan tüm alan kapatıldı. Onun haricinde, orayı birinci parsel düşünün, aradaki yolu düşünün iki, ondan sonra Swiss otelin altındaki tepecikle İnönü stadyumunun arasında kalan alanı da düşünün, orası da kapandı. Söküm oradan başladı, ondan sonra peyderpey parkın içine gelecek.

 

ÜŞ: Nereye kadar gideceği belli mi?

 

TB: Şu anda çevirdikleri alan itibariyle ifadeleri, deklere ettikleri 199 ağaç var.

 

ÜŞ: Bu tarif ettiğiniz kısım sadece?

 

TB: Evet.

 

ÜŞ: Ama bunu devam edip etmeyeceğine dair sizin bildiğiniz bir plan ya da Maçka parkın tamamı gidebilir mi? Ben o soruyu sorayım.

 

TB: Sorunuzu soruyla cevaplayayım, altınızdan 2 tane 4 şeritli toplam 2 tane tünel geçiyor.

 

ÜŞ: Maçka parkının altından mı geçiyor?

 

TB: Evet, oradan çıkarın. Daha doğrusu geçmekle kalmıyor tünellerin çıkışından bahsediyoruz. Yani siz Türkiye’de, İstanbul’da 4 şeritli 2 tünelin çıktığı bir yeri gözünüzün önüne getirin, burası da Maçka parkının girişi olursa onun etrafındaki auranın, yalnızca Maçka parkını da demiyorum, Swiss otelin, İnönü stadyumunun, bütün o vadi, Mücella Yapıcı’nın cümlesi “vadinin tabutuna çakılan son çivi”

 

ÖM: Adı da Dolmabahçe Levazım Tüneli projesi kapsamında ve sadece ağaç meselesinin çok ötesinde tabii.

 

ÜŞ: Peki tünel açıldı mı?

 

TB: Birkaç saç ayağı var, Levazım’da bir yıl önce bize de duyurulan yani Maçka parkında inşaatın da başlamasına milat verdiğimiz 1 yıl önceki süreç Levazım’da hızla gitti. Bir yıldır Maçka’da hiçbir çivi çakılmadı. Bunun nedeni büyük ihtimal içerideler.

 

ÜŞ: Yani tünel delinmeye başlandı ama onu da bilmiyoruz?

 

TB: Bilmiyoruz.

 

ÜŞ: Aa hiçbir şey bilmiyoruz!

 

ÖM: Zaten genel alan da reklam panolarıyla kapatılmış olduğu için bütün İstanbul’un ve Türkiye’nin pek çok yerinde olduğu gibi zaten yeşili, ağacı filan görmeye imkan yok ki. Yolda yürürken de reklam seyrediyorsun güzel genç kızlar, kadınlar, erkekler, delikanlılar filan!

 

ÜŞ: Kabataş’taki gibi denizi görmüyorsun!

 

ÖM: “Deniz senin, İstanbul senin!..” Çok acayip bir durum var. Peki nereye doğru evrilebilir?

 

ÜŞ: Nereye doğru evrilir? İşe baktığınız zaman giden Kadir abimizin hayalleri vardı, hayallerin bir kısmı onunla beraber gitti. Yani bu Martı projesi kapsamında denizin altında balıklara el sallayarak bir yürüme yolu vardı, hakikaten bitti o ama bu da kimin hayalidir? Yani bir kişinin hayali midir diye düşündüğünüz zaman işin esasında hakikaten büyük bir şey olduğunu, tekrar Mücella’ya gönderme yapalım, İstanbul’un altının oyulduğunu, 39 tane tünelden bahsediyoruz!

 

ÖM: 39 tünel çok acayip!

 

ÜŞ: Bir de ondan bahsedelim, şu anda galiba 3 tünel var değil mi yapılmış olan yanlış hatırlamıyorsam? Bu Kadir Topbaş zamanında başlayan 2 mi 3 mü?

 

TB: Dolmabahçe’den çıkan ve Feriköy’ün altından geçen var, örneğin şu anda Gaziosmanpaşa’da aynı şekilde çok ciddi bir çalışma var.

 

ÜŞ: Benim söylediklerim merkezdekiler, belki daha çok var tabii, batçık’lar, vs. var ama bu tür büyük, yani Levazım’dan Dolmabahçe’de gelecek kadar uzun tünellerden 39 tane yapılması planlanıyor öyle mi?

 

TB: Evet 7.8 kilometreden bahsediyoruz, Ayazağa’dan çıkacak, yani üçüncü köprünün girişi bu yahu, üçüncü köprüden gelen arabaların Dolmabahçe’den çıktığını düşünün. Yani şehrin dışından şehrin en

 

ÜŞ: 7.8 kilometre uzunluğunda bir tünelden mi bahsediyoruz burada?

 

TB: Evet.

 

ÜŞ: Üçüncü köprüde daha çok şey değil miydi ben yanlış mı biliyorum, bu yük araçları için değil mi?

 

TB: Evet.

 

ÜŞ: Ne lüzum varmış, Dolmabahçe’ye mi gelecek tırlar?

 

TB: Baktığınız zaman tekrar o şeye dönelim, bu hakikaten bir başka proje, neoliberal politikaların bu özellikle ‘old city’ diyebileceğimiz, özellikle belki de korunaksız ‘old city’lerin yeniden bina edilip sermaye alanları yaratılması üstüne kurulabilecek bir şeyin sac ayaklarından bahsediyoruz. Ekimonopolis hakikaten tekrar yad edelim, hikayeyi doğru kurdu, zihnimizde hakikaten berraklaştırdı. Örneğin bütün Avrupa’da bu ‘old city’ trafiğe kapanır, içerisi korunurken dikkat edin bütün şehrin trafiğini siz, yani propaganda şunun üstünde yapılıyor “5 dakikada Ayazağa’dan Dolmabahçe’ye geliyorsunuz” Peki sonra? Dolmabahçe’den Taksim’e çıkmanız 3,5 saat o zaman! Bir huniden bahsediyorsunuz, doğru içi akan bir huni ama bir huni bu, daralttınız. Trafik neden olur? Örneğin arıza şeridinden giden gözü açık şoförlerimizin gidip ana yola girmesi bir trafik sebebidir, çünkü 3 şeridi 4 şeride çıkarıp sonra tekrar 3 şeride, 2 şeride dönüşmesi bir trafik sebebidir, matematiksel olarak bunu söylüyorlar. Siz 4 şeritli 2 tünelden baz gaza

 

ÜŞ: 4 şeritli 2 tünel ne demek? 8 şerit mi demek?

 

TB: Hayır 2-2 yani çizimlerde gördüğümüz, bilebildiğimiz 2 gidiş 2 geliş şeklinde.

 

ÜŞ: Demek ki 2 tane tünel var aslında?

 

TB: Doğru.

 

ÜŞ: Yani bir tünelin içinde gidiş geliş yok?

 

TB: Doğru.

 

ÜŞ: 2 tüneli aynı yere yapacaklar ve ikisi de aynı yere çıkacak?

 

TB: Doğru.

 

ÜŞ: Zaten oraya çıkan bir tünel var öbür taraftan, karşısından bir tünel daha çıkacak yani?

 

TB: Evet.

 

ÖM: İkinci dünya savaşını filan hatırlatıyor.

 

ÜŞ: Sığınak olarak mı kullanılır diyorsunuz?

 

ÖM: Evet, belki de öyle benim aklıma o geldi, belki sığınaktır yer içeriz orada.

 

ÜŞ: Çok distopik oldu! Zaten olan biten de gayet distopik yani gerçekten İstanbul’un merkezinde hepimizin gidip yürüyüş yaptığımız yer orası, yani Maçka parkı arabaların, zaten şu an bile rahatsız edici, ortasında bir yol zaten geçiyor, zaten orası bayağı otoyol ağına dönmüş durumda diğer tünel nedeniyle, şimdi iyice demek ki bir yol kavşağı haline gelecek Maçka parkı.  Belki üst tarafları ama biraz önce konuşurken Açık Hava’nın oradan da bir şey var diyordunuz? O doğru mu, nasıl bir şey, yani kanıtı var mı?

 

TB: Kendi çizimleri şöyle kurgulanıyor, İnönü stadyumundan Abdi İpekçi caddesine doğru çıkan yol zaten tamamen değişecek, orası batma-çıkmalı bir şey oluyor.

 

ÜŞ: Orada da trafik falan yoktur, niye buna ihtiyaç duyuyorlar acaba?

 

TB: Ama devasa bir şey geliyor buradan.

 

ÜŞ: Trafik getiriyorlar.

 

TB: Bir de Martı’yı düşünün, o da bir şey, o da arkadan Galata Port’un, vs. karşının bir kesişim noktası. Buradan da yeni şehirle gelen bir bağ var. Burası bir tür kavşak olacak, yani iki kavşağın buluşma yeri oluyor ve buradan normal manuel yollarımıza bağlantılar olacak. Yani feci bir kaostan bahsediyoruz.

 

ÜŞ: Bu dediğiniz batma çıkma denilen o şeyi tam nereye yapıyorlar plana göre? Yani Maçka parkının üst girişi mi?

 

TB: Lunaparkın oraya yapılıyor.

 

ÖM: Bugün Dünya Öykü Günü, ben uygun bir ad Maçka’daki parkın adı ne?

 

ÜŞ: Ne?

 

ÖM: Demokrasi parkı. ‘Demokrasinin altı oyuluyor’ diye bir hikaye yazabilir miyiz?

 

TB: Altı oyuluyor yahu! Yani biz nöbete başladığımızdan beri, 1 sene öncesini söylemiyorum, Pazartesi itibariyle söylüyorum, işte emniyet güçlerimiz de geliyor, onlarla da gidip konuşuyoruz, durumu anlatıyoruz, derdimizin, itirazımızın ne şekilde olduğunu anlatıyoruz. Ben bunun sabırla da paylaşılması gerektiğini, herkesle paylaşılması gerektiğinde ısrar ediyorum. Hakikaten böyle vicdanlı bir emniyet görevlimiz var, öyle hissediyorum yani, uzun uzun anlatınca “siz yalnız parktan bahsetmiyorsunuz, siz başka bir şeyden bahsediyorsunuz” dedi. Yani şehrin büyümesinden değil, bu memleketin eşit bir şekilde, Anadolu’suyla beraber büyümesinden, göçün bu kadar olmamasından, çözümün her sene bir her yeni hayalle yeni bir köprüyle, yeni bir tünelle çözülemeyeceğini, daha yatay bir büyümenin olması gerektiğini anlatınca böyle acayip bir empati de oluştu.

 

ÜŞ: Bu tünelleri kazdıklarında çıkan hafriyat ne oluyor acaba?

 

TB: Hiçbir şeyi bilmiyoruz ki. Ben başka bir soruyla cevap vereyim, yani üçüncü hava limanı için Cumhuriyet’in yaptığı haberde 400 işçinin öldüğünden bahsedildi. Neyin içindeyiz biz ya?

 

ÜŞ: Bakanlık ona bugün bir açıklama yaptı, 27 işçi dedi. Hadi 400 çok abartılı görünüyor ama 27 de çok yüksek bir rakam. Bu 27 işçinin ölümünü biz gazetelerde okumadık.

 

ÖM: Okumadık ve doğru da olmayabilir.

 

ÜŞ: Yani okumamış olmamız normal mi? Bakanlık açıklıyor 27 diye.

 

ÖM: Bir soru üzerine o da.

 

ÜŞ: Tamam 27’yi kabul edelim, bu 27’yi duymamış olmamızı nasıl açıklayabiliyorlar acaba?

 

TB: Ya da bu haber yapılmadan önce niye böyle bir

 

ÜŞ: Evet yani nasıl oluyor da bu gizleniyor? 27 işçi ölümü gizlenebilir mi?

 

ÖM: Mecliste soru önergesi üzerine zaten bunu açıklamış durumda ve doğruluğu da çok şüphelidir bence. Öte yandan bir de şu var, dünkü haberlerde vardı yani AKM’de müdür Mimarlar Odası yetkilileriyle güvenlik telsizinden konuşmuş.

 

ÜŞ: Toplantıdaymış ama!

 

ÖM: Ama çok ilginç yani. Odalar Birliği’nden Eyüp Muhçu, Cahit Koca’nın kapının önüne gelmesini rica etmiş ama müdür kabul etmemiş, güvenlik telsizinden konuşmuş toplantıdayım diye.

 

ÜŞ: AKM’de de yıkım başladı değil mi?

 

ÖM: Evet ve asbest meselesi çıktı şimdi. Yani distopyalar da yani öykü gününden bahsediyoruz ya Taksim işte şehrin bir zaman öyleydi şimdi öyle mi tartışılır ama can damarıydı, başlıca merkeziydi İstanbul’un şimdi orada bir de insanlar maskeyle dolaşmak zorunda kalacaklar.

 

TB: Bir de Taksim’e değinmişken biraz hikaye bu vadi kelimesiyle örtüştürerek düşünürsek bir şeyleri daha yerli yerine oturturuz. Bu Taksim’le bir hesaplaşma hikayesi düşünün, Taksim, Osmanbey, Beşiktaş, Maçka, buralar ‘cumhuriyetin modernleşme mimarisi’ insanların biraraya gelme ilişkilerini kurduğu mekanlardan bahsediyoruz. Örneğin Maçka parkı gerçekten biraz güneşli bir haftasonu pik yapar, binlerce canlısıyla beraber katılımcısı var köpeğinden, modacısına, kapıcısından ‘slagline’ cambazına kadar

 

ÜŞ: Tabii orada çok katalog çekimi yapıldığını gördüm.

 

TB: Cümleyi doğru kuralım, bu insanlar tüketim yapmadan, harcama yapmadan, para harcamadan biraraya geldiği yegane alanlardan bahsediyorsunuz.

 

ÜŞ: Müşterek mi demek istiyorsunuz yoksa, olacak iş değil! İstanbul’da deniz kenarı da dahil olmak üzere herhangi bir müştereğin bırakılması söz konusu olmadığını Galataport’ta da görüyoruz. Denizin kenarına gidecekseniz ancak oturup bir kahve içmek zorundasınız bir AVM’nin mekanında.

 

ÖM: Bir destekçimizin söyleyişiyle “dünyanın en güzel otoparkı” Dolmabahçe’deki manzara olarak.

 

TB: Bu alanlara dair esasında bir şey var, bu insanlar farklı sınıfsal yapıdan, sosyal yapıdan insanların tüketim ilişkisi olmaksızın değebileceği, dokunabileceği, göz teması kurabileceği mekanlar ortadan kaldırılıyor. Çok başka bir hikaye esasında.

 

ÜŞ: Bu Maçka parkındaki nöbetten de bahsedelim, nöbet Pazartesi başladı demiştiniz.

 

TB: Evet doğru.

 

ÖM: Dün Dünya Radyo Günü’ydu, UNESCO’ya göre radyo günümüzde gezegen nüfusunun %95’ine ulaşıyormuş. Bu özelliğiyle dünyanın en yaygın kitle iletişim aracı ona göre konuşun yani!

 

ÜŞ: Bunu bildiğimiz için buradayız zaten. Maçka parkından bahsettik, Maçka parkını yok etme riski taşıyan bir tünel

 

TB: Bir vadiyi yok etmek

 

ÜŞ: Maçka vadisini yok edecek bir tünel projesi var, Maçka Parkı Hepimizin inisiyatifinden Tolga Bektaş bizimle ve Pazartesi gününden beri bir nöbet başladı, biraz bundan bahsedebilir miyiz?

 

TB: Süreç 1 yıl önce başladı yani duyurma ve panelleri dikmeleri itibariyle, parkın çok canlı bir şey olduğunu söylemiştim. Yani 6’da koşucularından tutun, saat 7:30’da köpek gezdiricilerinden, 9-10:00 gibi üniversitelilerin iştirakinden filan saat saat her an o park yaşıyor.

 

ÖM: Doğum günü partileri bol bol yapılır, Esma yapmıştı mesela gitmiştik.

 

TB: Buna bir çivi çakıldığı anda bir şey olduğu zaman herkes birbirine, kendi küçük Whatsapp grupları var, koşucular grubu, köpekçiler grubu, vs. tak diye haber ulaştı ve öğlene doğru herkes parka akın etti. İlk defa o küçük grupçuklar birarada durdu “ne oluyor?” falan diye. Ne yapalım? Sorup soruşturalım dedik. 1 yıl önce öyle bir sivil inisiyatif oluştu.

 

ÜŞ: Yani Maçka Parkı Hepimizin inisiyasitifi böyle oluştu?

 

TB: Evet. Ne yaptık? Sürecin akıbeti nedir, niyetleri nedir o araştırıldı. Mimarlar odasıyla ilişkiye geçildi. Bir küçük nöbet ve periyodik olarak bu sürecin görünür kılınması eylemliliği başladı. Neler yaptık? Eylemlilikten kastımız da şu, park neyi yapıyorsak onu daha çok bir amaca dönük olarak yapma işiydi. Örneğin park ne yapıyor? Dans ediyor. O zaman “Maçka parkında inşaat istemiyoruz, dans etkinliği”, “Maçka parkında inşaat istemiyoruz koşu turu” yapıldı. Bir yılda ülkenin siyasi ikliminin ne kadar değiştiğini göstermesi açısından söyleyeyim, genel medyada 1 yıl önce bu haberlerimiz gayet makul düzeyde, objektif olarak yayınlanırken bugün aynı medya kuruluşları süreci gayet sanki çok büyük bir medeniyet projesi yapılıyor, bir grup insan da buna itiraz ediyor şeklinde kaleme alıyor. Bunu da parantez olarak söylemiş olalım.

 

ÜŞ: Halbuki birileri mahallenize tünel kazıyor, yani size sormadan sizin mahallenize tünel kazan birileri var, buna itiraz etmek de o mahallelinin herhalde gayet normal bir hakkı olsa gerek.

 

TB: Küçük bir virgül koyalım, mahallemiz ayrı bir şey, bu park yani bizim mahallenin parkı değil.

 

ÜŞ: Ama hani mahalle derken ben sadece Maçka’yı kastetmiyorum, hep bu bölgede herkesi kastediyorum.

 

TB: Tabii ama bu park Sultanbeyli’deki insanların da haftasonu gelip ziyaret ettikleri, akrabalarıyla beraber piknik yaptıkları bir parktan bahsediyoruz.

 

ÜŞ: Bütün İstanbul’a hitap ediyor diyorsunuz, anladım.

 

TB: Evet, hepimizin parkı, onun için bu vurguyu orada yaptık ‘Maçka Parkı Hepimizin’ ismi de buradan çıksın dedik. Bu inisiyatif kuruldu, hakikaten candan, yürekten çalıştık, medyada karşılık buldu, o dönem Nevşin Mengü de CNN’deydi o da bütün enerjisiyle burada bunun görünür kılınması için çaba gösterdi, hala da gösteriyor sağ olsun. Gene de dün yaptığımız basın açıklamasında yaklaşık 50’ye yakın basın mensubu vardı. Hitap ettikleri mecra büyük müydü, değildi maalesef ama

 

ÜŞ: O kadar da önemli değil.

 

TB: Evet o kadar da önemli değil, tarihe not düşülmüştür, şerhimiz koyulmuştur, şerhimizi devam ettireceğiz.

 

ÜŞ: Bir de hukuk süreci var galiba?

 

TB: Evet var, CHP’nin açmış olduğu bir dava var, Mimarlar Odası’nın da açmış olduğu bir dava var, sürecin başında Şişli belediyesinin

 

ÜŞ: Tünele mi?

 

TB: Evet projeye dair, Şişli belediyesinin bir itirazı vardı sürece dair, maalesef bir yıl sonraki yani bugün Şişli belediyesinden gene bir açıklama geldi ama inanın o bir yıl önceki açıklamanın tadında bir açıklama değildi. Yani iki açıklamanın da okunmasını isterim, bu da ‘bizi üzen’ bir açıklama oldu. Var olan iki dava var, bunun haricinde ilk süreçte bizim 1500’e yakın Maçka Parkı Hepimizin olarak kapı kapı gezip imza topladığımız 2. Ve 4. Kurula Tabiat Varlıkları ve Koruma Kurullarına itiraz dilekçelerimiz var. Maalesef o süreç de kurullardan izin çıkmamıştı, fakat bir yıl sonra kuruldan bugün izin çıktı, böylece başladılar, itirazlarım ret oldu fakat iki tane dava sürüyor.

 

ÜŞ: Aslında bir de şöyle bir durum var, dava sürerken uygulamaya geçmiş oldukları gibi de bir durum yok mu?

 

TB: Orada şey yapmayalım, şöyle işliyor hukuk, yani biz davayı kazanırsak yürütmeyi durdurma alırız, yani davanın sürüyor olması inşaatın

 

ÜŞ: Ama dava sürerken yürütmeyi durdurma

 

TB: Bu işin yürütmeyi durdurma davası açıyoruz.

 

ÜŞ: Aslında projenin iptali davası açılmıştır, süreç içerisinde mahkemenin yürütmeyi durdurma vermesi gerekir ama vermemiş.

 

TB: Doğrudur.

 

ÜŞ: Ama yürütmeyi durdurma vermedi diye yürütme doğru durmayabilir ama ya davayı kazanırsanız ve o sırada ağaçların hepsi sökülmüş olursa ne olacak?

 

TB: Carlton oteli orada yıkım kararıyla duruyor!

 

ÜŞ: Aynen durum bu.

 

TB: Veya Mecidiyeköy’deki likör fabrikası aynı şekilde.

 

ÜŞ: Tek olay ya da ilk olay bu değil diyorsunuz, Bergama madeni de böyle çalıştı, termik santrallar da öyle açık kaldı.

 

ÖM: Demokrasi parkının altı oyulmakta ama direniş de devam ediyor.

 

ÜŞ: Size kolay gelsin, gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

 

TB: Maçka Parkı Hepimizin Twitter, Instagram ve Facebook hesaplarımız var, lütfen oraları takip edelim, Whatsapp ve mail gruplarımızdan olaya müdahil olalım. Bunu nasıl yaparız? Umuda dair bir şey söylemek gerekirse, orayı yaşayan insanların kendi dillerinden itirazları olsun, nasıl olursa olsun, hangi dilden, hangi vücut dilinden, hangi lobiyle, hangi PR’la, nasıl olursa olsun, bu çok renkli itirazların çokluğu bence en büyük kazanımdır, o 39 tünele verilecek cevaptır. Tüneller olur mu olmaz mı bilmiyorum ama bu insanların yaşadıkları yere dair itirazlarının çok sesliliği ve çokluğu belki en güzel gönlümüzü açacağımız tünel olmuş olur.

 

ÜŞ: Çok teşekkür ederiz Maçka Parkı Hepimizin inisiyatifinden Tolga Bektaş, Maçka Parkı Hepimizin’e bütün sosyal medya adreslerinden de bunu takip etmeğe devam edeceğiz. Açık Yeşil burada bitiyor, hoşça kalın!

 

ÖM: Hoşça kalın!

 

TB: Hoşça kalın!